Kategoriler
Edebiyat ve Sinema

Sinema Tarihinin En İzlenen Ama En Çok Eleştirilen Filmleri

Sinema sanatı bir çok sanattın toplamından müteşekkil bir sanat olduğu için eleştiri bağlamında da bir çok sanatsal alanın yetkin ustalarının ilgisini bu alana çevirerek, eleşritel yelpazenin büyümesine neden oluyor. Sinema tarihi, gişede devasa başarılar elde etmiş ancak eleştirmenlerin topa tuttuğu filmlerle doludur. Bu filmler, seyirciyi çekmeyi başaran bir tür büyüye sahiptir; ancak aynı zamanda, genellikle eleştirel anlamda tam bir hezimet yaşarlar. Bu ilginç fenomen, izleyici tercihleri ile eleştirel beğeni arasındaki derin uçurumu gözler önüne serer.

Bazı Örnekler ve Eleştiri Noktaları

Bu tür filmlerin en ikonik örneklerinden biri, Michael Bay’in yönettiği Transformers serisidir. Özellikle serinin devam filmleri, gişe rekorları kırarak yüz milyonlarca dolar hasılat elde etmiştir. Ancak, görsel efekt şöleni ve aksiyon sahneleri seyircileri cezbetse de, filmler zayıf senaryolar, sığ karakterler ve aşırı uzunluk nedeniyle eleştirmenlerden genellikle %30’un altında puanlar almıştır. Benzer bir kader, Su Dünyası (Waterworld) için de çizilmiştir. O zamanların en pahalı filmi olmasına ve gişede nihayetinde para kazanmasına rağmen, prodüksiyondaki sorunlar ve beklentileri karşılayamaması nedeniyle eleştiri oklarının hedefi olmuştur. Fakat zaman içinde bir kült statüsü kazanmıştır.

Ölçü Gişe Başarısı mı Olmalı?

1990’ların sonundaki bir diğer çarpıcı örnek ise Armageddon‘dur. Michael Bay yine benzer bir formül uygulamıştır. Yıldızlarla dolu bir oyuncu kadrosu, epik bir felaket senaryosu ve göz kamaştırıcı görsel efektler. Film dünya çapında büyük bir gişe başarısı elde etmiştir. Ancak, bilimsel hatalarla dolu olması, abartılı duygusal sahneleri ve mantık hataları nedeniyle eleştirmenler tarafından adeta yerden yere vurulmuştur. Yine de, televizyonda her rastlandığında izlenebilecek bir film olmayı başarmıştır.

Daha yakın bir tarihten örnek vermek gerekirse, Fifty Shades of Grey serisi bu durumun mükemmel bir temsilcisidir. E.L. James’in çok satan kitap serisinden uyarlanan filmler, gişede bir fenomene dönüştü ve hayran kitlesi sayesinde büyük hasılatlar elde etti. Ancak, eleştirmenler filmleri oyunculuk, diyaloglar ve romantik ilişkinin toksik doğasını ele alış biçimi nedeniyle son derece olumsuz eleştirdiler. Ticari başarı ile eleştirel başarı arasındaki kopukluğun güncel bir kanıtı oldular.

İzleyici Kitlesi Filmin Neyine Tav Oluyor?

Basit Bir soruyla başlarsak: Bir film nasıl oldu da bu kadar çok izleyici çekebiliyor ama aynı zamanda eleştirmenlerden bu kadar kötü yorumlar alabiliyor? Cevap, genellikle etkili pazarlama stratejileri, merak uyandıran konseptler, izleyiciyi sinemaya çeken tanıdık yüzler (star gücü) veya var olan bir markanın/franchise’ın gücünde yatmaktadır. Bu filmler, eleştirel anlamda incelikli olmasa da, kitlesel izleyici kitlesinin beklentilerini karşılayacak eğlence vaadini yerine getirir. Ayrıca, eleştirmenler filme teknik, sanatsal ve anlatısal açıdan yaklaşırken, ortalama bir izleyici genellikle sadece iki saatini eğlenceli bir şekilde geçirmeyi hedefler.

Film sanatı, sadece bir sanat eseri değildir. Sadece bir sanatsal uğraş alanı da değildir. Sadece bir kitle iletişim aracı da değildir. Film, çekildikten sonra ticari kuralların işlediği, sosyolojik, ekonomik ve psikolojik etkenlerin işin içine karıştığı, izler kitlenin her türlü demografik yapısının incelenmesi gerektiği bir işe dönüşür. Sonuç olarak, bu “gişe canavarı ama eleştiri felaketi” filmler, sinema endüstrisinin ticari ve eleştirel başarı arasındaki karmaşık dinamiklerini anlamamız açısından oldukça değerlidir. İzleyiciler ile eleştirmenlerin beklentileri ve öncelikleri arasındaki farkı gösterirler. Bu filmler, her ne kadar sanatsal değerleri sorgulansa da, popüler kültürdeki yerlerini korumaya ve seyirciyi eğlendirmeye devam edeceklerdir. Çünkü bazen izleyiciler, karmaşık hikayeler veya derin karakterler yerine, sadece patlamalar, romantik fanteziler veya dev robotlar görmek ister.